Shopping cart

DetayDetay
Özelleştirmeler

AB 2016 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU YAYIMLANDI

E-Posta :4

  • AB İlerleme Raporunda, Türkiye, darbe girişimi sonrası
    FETÖ'ye karşı aldığı önlemler ve PKK ve destekçileriyle mücadeledeki eylemleri
    nedeniyle eleştirilirken, DEAŞ ile mücadelesi dolaysıyla övüldü…

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun hazırladığı ve aday ülkelerle ilgili
senelik değerlendirmeye yer verilen ilerleme raporları yayımlandı.

102 sayfalık Türkiye İlerleme Raporunun başında, darbe girişiminden
bahsedilerek, olay sırasında 241 kişinin hayatını kaybettiği, 2 bin 196 kişinin
yaralandığı, Türk Hükümeti'nin tüm Türk siyasi yelpazesi ve toplumun desteğiyle
darbenin üstesinden geldiği vurgulandı. 

AB 2016 Türkiye İlerleme Raporu

Hükümetin darbe girişiminden "Gülen Hareketini" sorumlu tuttuğu
vurgulanan raporda, "Gülen Hareketinin" terör örgütü ilan edildiği
belirtilse de, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tanımına hiç yer verilmedi.

Darbe girişiminin ardından 20 Temmuz'da OHAL ilan edildiği ve devamında 3 ay
uzatıldığı hatırlatılarak, çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle memurların
ihraç edildiği, medya kuruluşları dahil şirketlerin kapatıldığı ve çok sayıda
kişinin gözaltına alındığı veya tutuklandığı belirtildi.

Kamu görevlilerinin devlete sadakati

"Kamu görevlileri ve devlet arasında güven ve sadakat ilişkisi olması
gerekiyor” denilen metinde, buna aykırılık durumunda alınması gereken
önlemlerin bireysel olmasına ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesine ihtiyaç
bulunduğu dile getirildi. Bu konuda, hükümetten temel haklar ve hukukun
egemenliği alanlarında en yüksek standartlara uygun hareket etmesi istendi.

HDP'lilerin tutuklanması

Hukukun üstünlüğü ve temel haklara ilişkin bazı düzenlemelerin Avrupa
standartlarında olmadığı kaydedilerek, "Mayıs ayında çok sayıda
milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve eş başkanlar dahil HDP
üyelerinin tutuklanması çok ciddi endişe konusudur. Güneydoğudaki durum,
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en ciddi sıkıntılardan biridir." denildi.

Çok sayıda seçilmiş yerel yöneticinin terörizm suçlamasıyla açığa alındığı
ya da görevden el çektirildiği veya tutuklandığı kaydedilerek, Güneydoğu'daki
sorunun ancak siyasi süreç yoluyla çözülebileceği belirtildi.

Yargı

Yargı alanında, özellikle de yargının bağımsızlığı konusunda, kötüleşme
görüldüğü ileri sürülerek, "Yüksek mahkemelerin yapısı ve niteliğine dönük
aşırı derecedeki değişiklikler ciddi endişe oluşturuyor ve bunlar Avrupa
standartlarına uygun değil. Gülen Hareketi ile bağlantıları olduğu iddiasıyla
hakimler ve savcıların görevden alınmaları, bazı durumlarda tutuklanmaları
sürdü. Bu durum, temmuz ayındaki darbe girişimi ardından kötüleşti. Hakim ve
savcıların beşte biri, görevden alındı ve bunların mal varlıkları
donduruldu." değerlendirmesinde bulunuldu.

İfade özgürlüğü

İfade özgürlüğü konusunda, ciddi şekilde kötüleşme görüldüğü savunularak,
"Bu konudaki yasanın, özellikle de ulusal güvenlik ve terörle mücadele
hükümlerinin, seçici ve keyfi uygulanması, ifade özgürlüğünü olumsuz şekilde
etkiliyor. Gazeteciler, yazarlar ve sosyal medya kullanıcılarına dönük devam
etmekte olan ve yeni davalar, akreditasyonlarının iptal edilmesi, çok sayıda
gazetecinin tutuklanması ve çok sayıda medya kuruluşunun darbe girişiminin
ardından kapatılması ciddi endişeye neden oluyor. Toplanma özgürlüğü, kanunda
ve uygulamada aşırı derecede sınırlandırılmaya devam etti." denildi.

Yönetim

Raporun yönetim başlığı altında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aktif
bir şekilde önemli iç ve dış politika konularına dahil olduğu ileri sürülerek,
başkanlık sistemine geçiş ile ilgili tartışmaların arttığı kaydedildi.

Terörle mücadele

Raporun terörle mücadele bölümünde ise, Türkiye'nin birçok kez PKK ve
DEAŞ'in saldırılarına hedef olduğu, AB'nin bu terör eylemlerini kınadığı
kaydedildi.

Türkiye'nin terör eylemleri karşısında kendini savunma hakkı olduğunun altı
çizildi ancak bu konudaki önlemlerin orantılı olması gerektiği savunuldu.
Türkiye'nin terörle mücadelede önceliği PKK'ya verdiği, DEAŞ kaynaklı terör
tehdidini de güçlü bir şekilde ele aldığı vurgulandı.

Türkiye'nin 2014 yılında DEAŞ'a karşı oluşturulan uluslararası koalisyona
katıldığı hatırlatılarak, "DEAŞ'ın terör saldırılarını müteakiben,
Türkiye, uluslararası koalisyonla olan işbirliğini güçlendirdi ve Suriye'deki
DEAŞ hedeflerine hava saldırıları ve Fırat Kalkanı adıyla kara operasyonu
başlattı. Aynı zamanda İncirlik üssünün, Koalisyon güçleri tarafından
kullanılmasını öngören ABD ile yapılan anlaşmayı sürdürdü. Terörizmin
finansmanıyla mücadele konusundaki yöntemleri geliştirdi." ifadesine yer
verildi.

Hükümetin PKK'ya karşı büyük bir askeri kampanya yürüttüğü, PKK'nın AB'nin
terör listesinde yer almayı sürdürdüğü dile getirilirken, Türkiye'nin Terörle
Mücadele Kanunu'nun kapsam ve tanımı bakımından Avrupa müktesebatı ile uyumlu
olmadığı ve uygulanmasının ciddi endişelere yol açtığı savunuldu.

Sığınmacılar

Türkiye'nin, Suriye, Irak ve diğer ülkelerden gelen ve sayıları yaklaşık 3
milyonu bulan mültecilere benzeri görülmemiş şekilde insani yardım sağlamayı
sürdürdüğü belirtilerek, AB ve Türkiye arasında 18 Mart'ta varılan mutabakatın,
beklentilerin büyük bir kısmını karşıladığı, ancak başarının kırılgan olmayı
sürdürdüğü ifade edildi.

Bu konuda Türkiye’den şunları yapması istendi: "Gelecek yıl Türkiye
özellikle, AB-Türkiye mutabakatının uygulanmasını sürdürmeli, AB-Türkiye Geri
Kabul Anlaşmasının tüm hükümlerini uygulamalı, kişisel bilgilerin güvenliğine
dair yasayı Avrupa standartlarına getirmeli, terörle mücadele kanunu ve
uygulamasını, Türkiye'nin terörle mücadele kapasitesine zarar vermeksizin,
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ve AB müktesebatı ve uygulamaları çerçevesinde
değiştirmeli."

Vize serbestisinin sağlanabilmesi için Terörle Mücadele Kanununda değişiklik
dahil eksik 7 kriter bulunduğu belirtildi.

Dış politika

Raporda eleştirilerin yanı sıra olumlu gelişmelere de yer verildi. Türkiye'nin
Kıbrıs'ta bir çözümün bulunmasına yönelik görüşmeleri desteklemeye devam ettiği
belirtilerek, Ankara'nın bu konudaki taahhüdü ve bağlılığının hayati önemini
koruduğu yazıldı.

AB ve Türkiye dış politikalarının uyumu konusunda ilerleme kaydedildiği
belirtilerek, Suriye'de Türkiye'nin muhalifleri desteklemeyi sürdürdüğü,
Suriyeli sığınmacılara insani yardım sağladığı ve Uluslararası Suriye destek
Grubunun çalışmalarına katkı yaptığının altı çizildi.

Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine de değinilen
raporda, "24 Kasım 2015'te Türk hava sahasını ihlal eden Rus jetinin
düşürülmesini müteakiben, iki ülke arasındaki ilişkilerin ciddi şekilde
bozulmasının ardından, Türkiye ve Rusya arasında haziran ayında bir uzlaşma
süreci başlatıldı. Rusya aşamalı olarak, Türk ekonomisini etkileyen geniş çaplı
ekonomik ve diplomatik yaptırımlarını azalttı. Suriye sorununun çözümüne
ilişkin pozisyon farklılıklarını daraltmak amacıyla Türkiye ve Rusya arasında
Ortak Suriye Mekanizması kuruldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 10 Ekim'de İstanbul'da 23. Dünya Enerji
Kongresi marjında bir toplantı gerçekleştirildi." ifadesine yer verildi.

İsrail ve Türkiye arasında ilişkilerin de haziran ayında normalleştirildiği
belirtildi.

Bölgesel işbirliği

Bölgesel işbirliği başlığı altında Türkiye'nin Yunanistan ve Bulgaristan ile
göç konusundaki işbirliğini artırdığı, Batı Balkanlardaki ülkeler ile güçlü
bağlarını devam ettirdiği ve onların NATO ve AB'ye katılma çabalarına destek
verdiği kaydedildi.

Arnavutluk ile ilişkilerin olumlu olarak devam ettiği, Kosova ile Geri Kabul
Anlaşması imzalandığı, Bosna-Hersek ve Sırbistan'la olumlu iletişim
geliştirildiği, Türkiye'nin Kosova ve Bosna Hersek’teki AB öncülüğündeki askeri
misyonuna katkı yapmayı sürdürdüğü dile getirildi.

Türkiye ekonomisi

Türkiye'nin iyi seviyede gelişmiş ve çalışan bir piyasa ekonomisi olarak
değerlendirilebileceğine dikkati çekilen metinde, Türkiye'de kamu finansmanının
sürdürülebilir gidişatta olduğu kaydedildi.

Türkiye ekonomisinin dış açık nedeniyle finansal belirsizlikler, küresel
yatırımcıların yön değiştirmesi ve siyasi riskler karşısında hassas durumda
olduğuna işaret edildi.

Türkiye'nin AB'deki rekabete ve piyasa güçlerine uyumlu kapasiteye
ulaşabilmek için iyi hazırlıklı olduğu hatırlatılan raporda, özellikle enerji
sektörü liberalleşmesinde ilerleme kaydedildiği belirtildi.

Türkiye'nin AB'yle ekonomik ve ticari entegrasyonunun çok yüksek olduğu ve
daha da arttığı anımsatılarak AB'nin 5’inci büyük ticaret ortağının Türkiye
olduğu belirtildi.

 

Çelik:
İlerleme raporu objektif değil

AB Bakanı Çelik, Türkiye 2016 İlerleme Raporuna ilişkin, "Rapor,
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine hizmet etmeyen bir anlayışla yazılmış ve
katılım müzakereleri perspektifinden uzak." dedi.

Ömer Çelik

Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

AB'nin Türkiye ilerleme raporu

"Eleştiri bir haktır ama eleştirinin kalitesi ve doğruluğu önemli.
Yapıcı eleştirileri değerlendirebiliriz. Raporda objektif olmayan değerlendirmeler
var. Yapıcı ve yol gösterici olmaktan uzak bir raporla karşı karşıyayız. Rapor,
Türkiye-AB ilişkilerine hizmet etmeyen anlayışla yazılmış. Raporda darbe
girişiminin kınanmasını doğru buluyoruz.

FETÖ'ye karşı yürütülen mücadele hukuka uygundur. FETÖ Nazileri bile geride
bırakabilecek bir terör örgütüdür. FETÖ ile mücadele varoluşsal bir
mücadeledir.
Türkiye kadar terör tehdidi altında olan ülke yoktur. Raporda özgürlük ve
güvenlik dengesinin altı çizilmeliydi.

PKK ile mücadelenin doğru olduğunu söylemekle birlikte, mücadelede
'orantısız güç kullanıldığına' dair ifadeyi kabul etmiyoruz. 65 tane ülkenin
savaş uçağı, kara harekatı hatta bazı terör örgütleriyle işbirliği kurarak
DEAŞ'e karşı mücadele veriyorlar. Çıksınlar bir rapor hazırlasınlar bakalım, bu
güçlerin DEAŞ ile mücadelede orantılı şekilde mücadele etmesi gerektiğini
söylesinler. PKK da DEAŞ kadar vahşi bir terör örgütüdür."

 



DETAY HABER
09.11.2016 
  

Bir yorum bırakın

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.

İlgili İçerikler